Eşleri ve çocukları sağ kurtulanlar kucaklaşırken, yakınlarını kaybedenler cansız sedyelere sarılıyordu umutsuzca! Birileri sıcacık hayata koşarken, diğerleri buz gibi ölümle tanışıyordu, kaybolup gitmenin eşiğinde. Buna rağmen ayrımsız, kan ağlıyordu herkes. O anda ölümle yaşam arasındaki incecik çizginin hiçbir anlamı yoktu. Bir ve beraberdiler ki, ikiz kardeşler gibi çıkıyorlardı ocaktan, kömür karası yükleriyle. Oysa mevsim ölüm mevsimi değildi! Yaşanacak mutlu günler bitmemişti henüz! Üstelik yarınların daha güzel olacağına dair umutlar yeşertilmiş, çiçekli patikalarda koşacaklardı çocuklar. Vakitsiz ölümlere yerimiz de, vaktimiz de yok zannediyorduk! Her ölümü fatura etme kolaylığına kaçtığımız Azrail'in bile bu duruma isyan edebileceğini düşünmeden edemiyor insan! Bir ses vardı ki, "insanlığımız toptan ölmedi!" diyordu kulak-larımıza.
Sağ kurtulanlar kurtulduklarına sevinmekten çok uzaktılar. Başları önde, utanarak bakıyorlardı etraflarına. Gözlerindeki uçurumun dibinde neler yoktu ki… Bunu bizzat görmesem inanmazdım doğrusu. Madenci arkadaşlığı böyle bir şeydi işte! Arkadaşının cansız bedenini kuyunun dibinde bırakıp çıkmanın mahcubiyetini taşımak kolay değildi. Atıp gideme-menin imkansızlığı, taşıyıp çıkaramamanın çaresizliği altında ezilmişliğin adını koyabilen yoktu henüz. Hakanımı bırakıp da nasıl çıkarsın ocaktan desem birine, dönüverip, o karanlık kuyuya tekrar gireceğinden emindim. Ama bunu onlardan isteyemezdim! Böyle bir şeyi istemeye hakkımın olmadığını çok iyi biliyordum. İçim bir kez daha yandı, kavruldu. Ben bir kez daha vuruldum. "Bu nasıl bir şey Allah'ım?" diyerek inledim.
Eşleri ve çocukları sağ kurtulanlar kucaklaşırken, yakınlarını kaybedenler cansız sedyelere sarılıyordu umutsuzca! Birileri sıcacık hayata koşarken, diğerleri buz gibi ölümle tanışıyordu, kaybolup gitmenin eşiğinde. Buna rağmen ayrımsız, kan ağlıyordu herkes. O anda ölümle yaşam arasındaki incecik çizginin hiçbir anlamı yoktu. Bir ve beraberdiler ki, ikiz kardeşler gibi çıkıyorlardı ocaktan, kömür karası yükleriyle. Oysa mevsim ölüm mevsimi değildi! Yaşanacak mutlu günler bitmemişti henüz! Üstelik yarınların daha güzel olacağına dair umutlar yeşertilmiş, çiçekli patikalarda koşacaklardı çocuklar. Vakitsiz ölümlere yerimiz de, vaktimiz de yok zannediyorduk! Her ölümü fatura etme kolaylığına kaçtığımız Azrail'in bile bu duruma isyan edebileceğini düşünmeden edemiyor insan! Bir ses vardı ki, "insanlığımız toptan ölmedi!" diyordu kulak-larımıza.
Sağ kurtulanlar kurtulduklarına sevinmekten çok uzaktılar. Başları önde, utanarak bakıyorlardı etraflarına. Gözlerindeki uçurumun dibinde neler yoktu ki… Bunu bizzat görmesem inanmazdım doğrusu. Madenci arkadaşlığı böyle bir şeydi işte! Arkadaşının cansız bedenini kuyunun dibinde bırakıp çıkmanın mahcubiyetini taşımak kolay değildi. Atıp gideme-menin imkansızlığı, taşıyıp çıkaramamanın çaresizliği altında ezilmişliğin adını koyabilen yoktu henüz. Hakanımı bırakıp da nasıl çıkarsın ocaktan desem birine, dönüverip, o karanlık kuyuya tekrar gireceğinden emindim. Ama bunu onlardan isteyemezdim! Böyle bir şeyi istemeye hakkımın olmadığını çok iyi biliyordum. İçim bir kez daha yandı, kavruldu. Ben bir kez daha vuruldum. "Bu nasıl bir şey Allah'ım?" diyerek inledim.
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 287,00 | 287,00 |
| 2 | 149,24 | 298,48 |
| 3 | 103,32 | 309,96 |
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 287,00 | 287,00 |
| 2 | 149,24 | 298,48 |
| 3 | 103,32 | 309,96 |