Ay ile güneş, bir araya geldiğinde karanlık düşer yeryüzüne. İşte Öner Demirin şiirlerinde de böyle bir tutulma var: zamansız, hesapsız, delice. Ay Tutulması I-II, modern zamanların âşık feryadı, Anadolunun papatyaları arasında filizlenmiş bir sevda hikâyesi.
Bu sayfalarda Ali var, Leylasını arayan. Mecnun var, çöllere düşmüş. Kerem var, nara yanan. Ama hepsi 21. yüzyılda, İstanbulun kalabalığında, Marmaranın kıyısında, Gölenin ovalarında yaşıyor. Şair, yüzyıllardır tekrarlanan âşıklık hikâyesini kendi coğrafyasında, kendi sesinde yeniden anlatıyor.
Papatya yüzlü sevgili, kar altında açan kardelen, Ağustos sıcağında üşüyen yürek, hasret dağları, özlem denizleri... Demirin şiirleri, doğanın dilinden besleniyor. Ama bu doğa, romantik bir dekor değil; duyguların yaşandığı, şekillendiği, direniş gösterdiği bir mekân. Papatyalar kar altında nasıl açıyorsa, sevda da tüm engellere karşı böyle açıyor.
Eser, yalnızca bir aşk külliyatı değil. Toplumsal eleştiri, siyasi iğneleme, gündelik hayatın zorluklarına dair gözlemler de var bu sayfalarda. Ama şair, her yoldan sonunda aşka, insana, yüreğe dönüyor. Çünkü biliyor ki, bu dünyada kalıcı olan, insanın insana duyduğu içten sevgi.
Öner Demirin dili sade, samimi, içten. Süslü metaforlara, karmaşık imgelere ihtiyacı yok. Günlük konuşma dilinin şiirsel yoğunluğa dönüştüğü bu sayfalarda, okur kendini buluyor. Belki kendi aşkını, belki kendi ayrılığını, belki de kendi hasretini.
Ay Tutulması I-II, aşkın zamansız tutulduğu anlara tanıklık. Karanlığın içinde, iki gözbebeğinin birbirini bulduğu o ana. Bu kitaplar birer feryat, birer nefes, birer kavuşma umudu.
Sarı papatya misali dingin ve huzurlu...
Ay ile güneş, bir araya geldiğinde karanlık düşer yeryüzüne. İşte Öner Demirin şiirlerinde de böyle bir tutulma var: zamansız, hesapsız, delice. Ay Tutulması I-II, modern zamanların âşık feryadı, Anadolunun papatyaları arasında filizlenmiş bir sevda hikâyesi.
Bu sayfalarda Ali var, Leylasını arayan. Mecnun var, çöllere düşmüş. Kerem var, nara yanan. Ama hepsi 21. yüzyılda, İstanbulun kalabalığında, Marmaranın kıyısında, Gölenin ovalarında yaşıyor. Şair, yüzyıllardır tekrarlanan âşıklık hikâyesini kendi coğrafyasında, kendi sesinde yeniden anlatıyor.
Papatya yüzlü sevgili, kar altında açan kardelen, Ağustos sıcağında üşüyen yürek, hasret dağları, özlem denizleri... Demirin şiirleri, doğanın dilinden besleniyor. Ama bu doğa, romantik bir dekor değil; duyguların yaşandığı, şekillendiği, direniş gösterdiği bir mekân. Papatyalar kar altında nasıl açıyorsa, sevda da tüm engellere karşı böyle açıyor.
Eser, yalnızca bir aşk külliyatı değil. Toplumsal eleştiri, siyasi iğneleme, gündelik hayatın zorluklarına dair gözlemler de var bu sayfalarda. Ama şair, her yoldan sonunda aşka, insana, yüreğe dönüyor. Çünkü biliyor ki, bu dünyada kalıcı olan, insanın insana duyduğu içten sevgi.
Öner Demirin dili sade, samimi, içten. Süslü metaforlara, karmaşık imgelere ihtiyacı yok. Günlük konuşma dilinin şiirsel yoğunluğa dönüştüğü bu sayfalarda, okur kendini buluyor. Belki kendi aşkını, belki kendi ayrılığını, belki de kendi hasretini.
Ay Tutulması I-II, aşkın zamansız tutulduğu anlara tanıklık. Karanlığın içinde, iki gözbebeğinin birbirini bulduğu o ana. Bu kitaplar birer feryat, birer nefes, birer kavuşma umudu.
Sarı papatya misali dingin ve huzurlu...
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 307,50 | 307,50 |
| 2 | 159,90 | 319,80 |
| 3 | 110,70 | 332,10 |
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 307,50 | 307,50 |
| 2 | 159,90 | 319,80 |
| 3 | 110,70 | 332,10 |