Türklerin yarı yerleşik yarı göçebe, Çinlilerin yerleşik hayat biçimini benimsemiş olmaları dolayısıyla, yaşam biçimleri, dünyayı duyuş ve dünyaya bakış tarzı, inanç ve düşünce sistemi, sosyal ve ahlaki değerler sistemi, değer yargıları, sanatı ve maddi kültürü arasında büyük farklılık vardır. Bununla birlikte Türklerle Çinlilerin tarih boyunca komşu, hatta belirli aralıklarla iç içe yaşadıkları da bilinen bir gerçektir. Bugün Çin sınırları içerisindeki Gansu, Qinghai, Shanxi gibi bölgeler geçmişte Türklerin de at koşturdukları, devletler kurdukları topraklardır. Yüzyıllar boyunca zaman zaman barış içinde, zaman zaman birbiriyle savaşarak yaşamış bu iki toplum arasında kültürel etkileşimin olmaması düşünülemez. Zira bu iki toplum başta inanç olmak üzere, siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel alanlarda birbirini derinden etkilemiş, bu etkiler de gayet doğal olarak dile ve edebiyata yansımıştır. Bugün gerek Türkçe, gerekse Çincede bulunan alıntılar bunu göstermektedir. Ancak uzun bir müddet Türkoloji sahasında Türklerle Çinliler arasındaki kültürel etkileşim olgusuna tek taraflı bakma eğilimi hakimdi. Şöyle ki, söz konusu kültürel etkileşim sürecinde Çinliler her zaman verici, Türkler alıcı pozisyonunda gösteriliyordu. Hâlbuki, Çince ve Çin kültüründeki Türkçe unsurlar bu tür yaklaşımın doğru olmadığını gösteriyordu. Türk kültürünün de verici olduğu hipotezinden hareketle giriştiğimiz araştırmalar Türk kültürünün ne kadar derin kök ve sağlam temelleri olduğu, ne kadar dinamik terkip ve etki kudretine sahip olduğu, komşu kültürleri derinden etkilediği gerçeğini ortaya koymuştur. Türk kültürünün yüzyıllara, dört etrafını kuşatan kültür ve medeniyetlerin tazyikine meydan okuma gücü işte böyle bir temelden kaynaklanıyordu
Türklerin yarı yerleşik yarı göçebe, Çinlilerin yerleşik hayat biçimini benimsemiş olmaları dolayısıyla, yaşam biçimleri, dünyayı duyuş ve dünyaya bakış tarzı, inanç ve düşünce sistemi, sosyal ve ahlaki değerler sistemi, değer yargıları, sanatı ve maddi kültürü arasında büyük farklılık vardır. Bununla birlikte Türklerle Çinlilerin tarih boyunca komşu, hatta belirli aralıklarla iç içe yaşadıkları da bilinen bir gerçektir. Bugün Çin sınırları içerisindeki Gansu, Qinghai, Shanxi gibi bölgeler geçmişte Türklerin de at koşturdukları, devletler kurdukları topraklardır. Yüzyıllar boyunca zaman zaman barış içinde, zaman zaman birbiriyle savaşarak yaşamış bu iki toplum arasında kültürel etkileşimin olmaması düşünülemez. Zira bu iki toplum başta inanç olmak üzere, siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel alanlarda birbirini derinden etkilemiş, bu etkiler de gayet doğal olarak dile ve edebiyata yansımıştır. Bugün gerek Türkçe, gerekse Çincede bulunan alıntılar bunu göstermektedir. Ancak uzun bir müddet Türkoloji sahasında Türklerle Çinliler arasındaki kültürel etkileşim olgusuna tek taraflı bakma eğilimi hakimdi. Şöyle ki, söz konusu kültürel etkileşim sürecinde Çinliler her zaman verici, Türkler alıcı pozisyonunda gösteriliyordu. Hâlbuki, Çince ve Çin kültüründeki Türkçe unsurlar bu tür yaklaşımın doğru olmadığını gösteriyordu. Türk kültürünün de verici olduğu hipotezinden hareketle giriştiğimiz araştırmalar Türk kültürünün ne kadar derin kök ve sağlam temelleri olduğu, ne kadar dinamik terkip ve etki kudretine sahip olduğu, komşu kültürleri derinden etkilediği gerçeğini ortaya koymuştur. Türk kültürünün yüzyıllara, dört etrafını kuşatan kültür ve medeniyetlerin tazyikine meydan okuma gücü işte böyle bir temelden kaynaklanıyordu
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 330,60 | 330,60 |
| 2 | 171,91 | 343,82 |
| 3 | 119,02 | 357,05 |
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 330,60 | 330,60 |
| 2 | 171,91 | 343,82 |
| 3 | 119,02 | 357,05 |